Eski zamanlarda üç kadın çeşme başında toplanmış konuşuyorlardı. Az ötede ise ihtiyarın biri oturmuş, kadınların konuşmalarını dinliyordu. Kadınlardan biri: - Benim oğlum öyle marifetlidir ki, hiç kimse bu konuda onunla boy ölçüşemez... Tam bir cambazdır o! İp üzerinde yürüyüşünü bir görseniz. Diğer kadın heyecanla atılarak: - Benim oğlumun sesini bilseniz, dedi. Tıpkı bir bülbül gibi şakır. Yeryüzünde hiç kimsenin böyle bir sesi yoktur. Allah vergisi bu...
Üçüncü kadın susup duruyordu. Diğerleri sordular: - Sen çocuğunu niye övmüyorsun? Nesi var ki? - Çocuğumun çok üstün bir tarafı yok ki... Ne diye durup dururken öveyim onu. Kadınlar kovalarını doldurup yola koyuldular. İhtiyar adam da peşleri sıra yürümeye başladı. Evlere yaklaştılar. Birinci çocuk annesini görünce hemen elleri üzerinde havaya kalkıp, çeşitli marifetler gösteriyordu. Kadınlar gözleri hayretten büyümüş bir halde: - Aman ne kabiliyetli çocuk!
İkinci çocuk altın gibi bir sesle öyle güzel şarkılar söyledi ki, kadınlar gözleri yaşlarla dolu hayranlıkla dinlediler onu... Üçüncü çocuk koşarak geldi, annesinin elinden kovayı aldı ve eve kadar taşıdı. Kadınlar ihtiyara dönüp: - Bizim çocuklarımız hakkında ne diyorsun, dediler. İhtiyar şaşkınlıkla: - Çocuklarınız mı? Onları bilmem. Yalnız biri vardı, annesinin elinden kovayı alıp eve taşıdı. İşte gerçekten övülecek çocuk oydu.
Menkıbelerde asla değil, fasla bakılır. Böyle bir hikâye gerçekte yaşanmış mı yaşanmamış mı bilemem ama çıkarılacak dersler olduğu kesin. Çocuklarımız en değerli varlığımız. Onların gelişimi için her türlü fedakârlıkta bulunmaya hazırız. Kurslar, eğitimler, workshoplar, dersler… Bizim mahrum kaldığımız her ne varsa, onlar mahrum kalmasın istiyoruz. Peki, ipin ucunu bir yerde kaçırıyor olabilir miyiz? Bir çocuk ebeveynlerini mutlu etmek, onların gururlanması için yaşamamalıdır. Çocuklarımız kendi başlarına bir bireydir. Hiç farkında olmadan çocuklarımızı kendi bencil ve egoist duygularımıza alet ediyor olabilir miyiz? Onların kendine özel ilgi alanları ve yetenekleri vardır. Bize düşen bunları fark etmeye çalışmak ve sonrasında destek olmaktır. Kendi isteklerimizin kölesi edemeyiz. “Çocuğum için en iyisini ben bilirim, ben annesiyim!” düşüncesi içinizde kaynıyor mu? Çocuğa birçok yetenek kazandırabilirsiniz lakin bu yeteneklerin yanında bencil ve egoist olmayı da öğretmiş olursunuz. Kendi için yaşamayı öğrenir. Diğer insanların önemi azalır. Toplumun faydasının bir değeri kalmaz, sadece kendini üstün göstermeye çalışır. Dünyanın son haline bakınca sık sık karşılaştığımız bir insan modelinden bahsettim değil mi? Yapılan hatalar ve ortaya çıkan sonuçlar… Çocuklarının psikolojik sorunlarından dolayı tedaviye başlayan ebeveynler, çoğunlukla asıl sorunun kendileri olduğu gerçeğiyle yüzleşirler.
Çocuklarımızla geçirilen nitelikli vakitler çok önemlidir. Çocuğun yeteneklerini ve duygusal gelişimini fark etmenin yolu onunla vakit geçirmektir. Farklı etkinlikler yapmak, birlikte oyunlar oynamak gerekir. Bir hedefi, kazanan-kaybedeni olmayan oyunlar çocukların öz benliklerini ortaya çıkarmaktadır. Özgürce ve gerçek istekleri oyuna yön verir.
Bu yazıda size evde, sağlıklı oyun hamuru yapmayı öğreteceğim. Bu sayede birlikte vakit geçirmiş olacaksınız. Oyun hamuruyla yapacaklarınızla da çocuklarınızın bazı yeteneklerini fark etme imkanı bulabilirsiniz.
Evde oyun hamuru yapmak için gerekli malzemeler şunlardır: Bir su bardağı un, çeyrek su bardağı su, bir çay kaşığı sıvı yağ, yarım su bardağı tuz ve isteğe göre gıda boyası. Oranlarını koruyarak daha fazla hamur elde edebilirsiniz. Tüm malzemeleri bir kaba koyun ve hep birlikte yoğurmaya başlayın. Çocuklar yoğurma esnasında çok zevk alıyor. Kıvam oluşmaya başladıkça da üretmenin zevkine varacaktır. Hamuru parçalara ayırdıktan sonra gıda boyasını ekleyip son kez karıştırın. Sağlımıza zararı olan bir madde kullanmadan ürettiğimiz için uzun süre bekleyemez. Şimdi rengarenk hamurlarımızla oynama vakti. Peki, neler yapılabilir? Herkes istediği kadar hamur alıp istediği şekli yapabilir. Araba, ev, bulutlar, hayvan figürleri, aile heykeli… Belki de daha önce fark etmediğiniz yetenekleri göreceksiniz. Beraberce üç boyutlu bir tablo yapmak zevkli olabilir. Daha neler yapabileceğiniz çocukların hayal gücünüze kalmış. Daha sonra ortaya çıkan figürleri kurumaya bırakın. El değmeyecek bir yere koyun ve en az iki gün bekletin. Böylece yeni oyuncaklar elde etmiş olursunuz.
Öğretmenlere, özellikle birinci sınıf çocukları ile hamur yapma etkinliğini tavsiye ederim. Kocaman bir tepsinin içine koyulan malzemeleri hep birlikte yoğurabilirsiniz. Öğrencilerin kaynaşması için de faydalı olacaktır. Daha sonra hamurlardan harfler ve rakamlar yapılır. Dünyamızın şekli ve güneş sistemi benzeri konularda, görsel sanatlarda kullanılabilir.
Artan hamurların kurumaması için hava almayacak şekilde poşetleyebilirsiniz. Lakin bozulacak ürünlerden yapıldığını unutmayın ve uzun süre bekletmeyin.
Bir yazının daha sonuna geldik. Her yazımda oyun hakkında bir söze yer verdim. Âdetimi bozmadan kapanışı Zülfü Livaneli’nin bir sözüyle yapacağım.
“İnsanların, toplumun kendilerine yüklediği bütün önyargıları ahmakça taşıdıkları bir deve dönemi vardır, sonra aslan dönemi gelir; önyargılara karşı aslan gibi savaşırlar ama bir de bazılarının geçebildiği bir çocukluk aşaması vardır. En üst aşamadır bu. Hayata bir çocuk safiyetiyle bakmak ve oyun oynamak; her türlü etkiye açık hale gelmek. Yitirilen safiyeti tekrar bulmak. Bu yüzden oyun oynuyorum.”
Sonraki yazılarda buluşmak dileğiyle. Mutlu kalın.
Ahmet Tekin
Comments