top of page

ÖĞRETMENİN İŞİ NE?

SINIF ÖĞRETMENİ NE İŞ YAPAR?

Manav meyve, sebze satar.

Kuaför saç, sakal ve bakım hizmetleri sunar.

Avukat hukuki işlerimizi yürütür.

Her meslek işini yapar.

Peki… Sınıf öğretmeninin işi nedir? Eğitim ve öğretim mi?

Yaşam biçimi öğretmene benzemeyen, memurluk yapar.

Öğretim: Kişiye, erişilmek istenilene ulaştıracak bilgileri öğretmek işi.

Eğitim: Bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Birçok tanımı vardır. Herhangi birini yazdım.

Eğitimde birey tek başına düşünülemez. Sosyal bir varlıktır ve ailesi ilk sosyal çevresidir. Aile olmadan, aile işin içine katılmadan bir eğitim düşünülemez.

Sınıftaki bireylere öğrenci diyen öğretim yapar.

Sınıftaki bireylere çocuklarım diyen eğitim yapar.

Öğrenci > Öğretmen > Ebeveyn  bağlantı halinde

Eğitim vereceksek eğer (Sınıf öğretmenlerine tavsiyeler);

  1. Sınıftaki bireylere çocuklar diyeceğiz.

  2. Hal ile halleneceğiz. Koridorlarda, öğretmen odasında asık suratlı, öfkeli hareketler sergileyen bir öğretmen çocuklara fedakarlık, anlayış, empatiyi nasıl anlatacak? Arkadaşlarınızla kavga etmeyin, iyi ilişkiler kurun dese faydalı olacak mı? Öğretmen toplumun en zor işini yapar. Özgür değildir. Toplumda her an karşısına çıkabilecek çocukları vardır onun. Öğretmenlik meslek değil, hayat biçimidir bu nedenle.

  3. Aile ile iletişim halinde olacağız. Bu konuda dikkat etmemiz gerekenler:

  • Mümkünse aile ziyaretleri yapmak gerekir. Çocuğun yaşam alanını yerinde görmek faydalı olacaktır. Tanımadığınız çocuğa öğretim yapmaktan öte gidemezsiniz. Yaptığınız ziyaret öğretmene şüpheyle bakan veliye güven verecektir. Üstü çıplak olan sokağa çıkmaya utanır. Üstünüzde giysiniz varsa her tür ortama girebilirsiniz.

  • Bol bol sohbet etmeliyiz. Çocukla ilgili şikayet ya da övgülerle dolu bir sohbetten bahsetmiyorum. Havadan, sudan, hayattan konuşmaktan bahsediyorum. Siyasi ve tarafgir konulara girmemek gerekir. Ahbap ilişkisi kurmadan, hitabımızı hiç bozmadan konuşmalıyız. Örneğin Ömer Bey, Hatice Hanım kesinlikle Ömer Abi, Hatice Abla’ya dönüşmemelidir.

  • Ölüsünde, dirisinde yanında olmak. Doğum olunca yanınıza aldığınız birkaç veli ile ziyaret yapmalı. Hastalığında, yakınının vefatında ziyarette bulunmalısınız. Her şeyden önce insani görevimizdir. Bunu yapan öğretmen hayatı boyunca unutulmayacaktır. Çocuk insanlığın ne demek olduğunu kitaptan değil de davranışlarınızdan öğrenecektir.

  • Sosyal faaliyetler planlayın. Geziler yapın. Aile yarışmaları yapın. Yemek organizasyonları yapın. Aileleri katılması için teşvik edin. Birbirleriyle tanışan aileler ufak problemleri büyütmeyecektir. Çocuğun eve aktardığı olaylar bazen farklı anlaşılabiliyor. Önüne geçmiş olursunuz.

  • İletişimde sınırsız yetki verin. Yukarıda saydıklarımı yaptıktan sonra sizi hiç bir veli rahatsız edici aramayacaktır. Emekleriniz ortada ve “öğretmenimizi rahatsız etmeyelim , saat geç oldu, daha sonra yüz yüze görüşürüz” gibi düşünceler besleyeceklerdir. Öğretmen "Beni mesai saati dışında arayamazsın!" derse; Veli "Benim para/vergimle maaşını alan işçi/memursun." der. Akşam arayamadıkları problem sabaha kadar birikir, kocaman çığ olur. Sabahta gelir sizi ezebilir. Karar sizin ister memur olun, ister öğretmen!

  • Mütevazi olun. Ben bilirim demeyin. "Sizin gibi değerli velilerimden gelen fikirlere açığım. Hepimiz kendimizi geliştirmeliyiz" deyin. Bunu içinizden gelmiyorsa demeyin riyakarlık olur.

  1. Gereksiz şikayetlerde bulunmamak. “Çocuğunuz hiç dinlemiyor.”, “Çok şimarık”… Bunları söyleyen bir öğretmen şunu diyordur.

  • Ben işimi yapamıyorum.

  • Ben işimi düzgün yapamadım. Sizden şikayet gelmeden üste çıkmalıyım. Sorunu çocukta göstermeliyim.

  • Gerçekten çok zorlanıyordur çocukla ilgili. Bunun da yolu böyle şikayetler değildir. Mesai çıkışı çağırın çay içmeye ve nazikçe anlatın olup bitenleri. Bu konuda beraber hareket etmeliyiz. Çocuğun faydası için konuşuyorum deyin…

  1. Oyun oynatın. Son zamanlarda Finlandiya eğitim modeli popüler olmaya ve medyada yer almaya başladı. Bizim toplumumuzda düğünlerde bile oyunlar oynanırdı. Çoğunluğu eğitimli velilerime şu soruyu sordum. Çocukluğunuzla, şimdiki çocukluğu kıyaslayın. En çok neyi özlüyorsunuz? Bu soruya büyük çoğunluğu “Akşama kadar sokakta oyun oynardık. Akşam ezanı okununca eve girerdik. Şimdiki çocuklara üzülüyorum.” Oyun oynayan çocuğun alıcıları güçlüdür. Kolay öğrenir. Uyum süreci hızlıdır. Değişiklikler karşısında yılmaz. Mücadelecidir. Öğrenmesi kolaylaşır. Yardımlaşma, liderlik, fedakarlık, mücadele, azim gibi değerleri öğrenir. Siz de bunlar olsun istemiyor musunuz? Alın size çözüm. Oyun oynayın ve oynatın.

  2. Komik olmak. Çocuklar komiklikleri sever. Komik olunca şımarırlar. Bırakın da şımarsınlar. Sevdikleri kişiye şımarır çocuklar.

  3. Mucuk mucuk öpmeyin. Erkek çocuğu anlından öpülür öpülecekse. Kız çocuğu ise yanağını, saçını okşayın. Kucağınızda zıplamalarına, el kol şakası yapmalarına müsaade etmeyin.

  4. Öğrenemediği için kesinlikle kızmayın.

  5. İstemeden yaptığı hatalara kesinlikle kızmayın.

  6. Kızacaksanız eğer içinizden geldiği için kızmayın. Davranışı engelleme adına kızar gibi görünmeniz gerekiyordur ve kızar gibi görünün. Nefsinizle kızmayın. Çocuklar hisseder.

  7. Üç atımlık kızma merminiz var ve bunu isabetli kullanın. Her hataya kızarsanız merminiz tükenir ve avlayamazsınız. Gerçekten engellemek ve söndürmek istediğiniz hallerde kullanın.

  8. Çocukların adam olmasını istiyorsak, onlara adam gibi davranın.

  9. Yaramaz kelimesini unutun. Bir işe yaramayana yaramaz denir. Oysaki çocuklar çok güzel işler başaracaklar.

  10. Çocuğu uyarma ihtiyacını duyduğunuz davranışı belirtin. Neden uyardığınızı bilmeyebilir. Örneğin; Böyle ihmal olmaz! Aklını başına al! Herkese kötü örnek oluyorsun! demeyin... Sakın demeyin... Şöyle uyarabilirsiniz. "Anlamsız sesler çıkarman arkadaşlarını ve beni rahatsız ediyor. Onların rahatsız olmasını istemezsin."

  11. Çocuklarla beraber gezi yapın.

  12. Çocuklarla yemek yiyin.

  13. Öğrenci koçluğu, eğitim danışmanlığı, kişisel gelişim dersleri alın. Yer ve maddi engeller varsa bu konuda videolar izleyin. Yaşı ilerlemiş insanları dinleyin. Çok şeyler katacaktır.

Bunları yaparken engeller çıkacaktır karşınıza. Sizinle aynı düşüncede olmayan veliler “Hoca dersini ver geç. Çocuğumu nasıl eğiteceğimden sana ne!” diyen de çıkacaktır. Aklınıza bir alimin şu sözünü getirin; "Kırk alimi bir delille yendim. Bir cahili kırk delille yenemedim." Yapabiliyorsanız “haklısınız” deyip zamana bırakın ya da bir şey söylemeyin. Balık bilmezse Halık bilirmiş. Yıllar sonra hatasını fark edecektir.

Hata ilk yapıldığında doğrusu öğrenilmiş olur.

Aynı hata ikinci kez olduğunda hatadır.

Aynı hata israrla yapıldığında enayiliktir.

Hepimizin hataları olacaktır. Öğretmenlik mesleği ne meyve yetiştirmeye, ne kanun maddesi uygulamaya, ne organ ameliyatına benzemez. Bir kalıbı ve standardı yoktur. Kaç çocuğunuz varsa o kadar farklı metot söz konusudur. Müfredatı yoktur. An neyi gerektiriyorsa değerlendirmek gerekir.

Yazılarımı genelde doğaçlama yazıyorum. Yazı içinde hatam oldu ise düzeltmenizden memnun olurum.

Ahmet Tekin - Sınıf Öğretmeni

İlginizi çekebilecek diğer yazılar;

bottom of page